İnternet üzerinden 24 Haziran Çarşamba günü gerçekleştirilecek konferansta Türkiye Mülteci Konseyi Yönetim Kurulu üyesi ve Uluslararası Mavi Hilal Vakfı (IBC) Başkan Vekili Muzaffer Baca yer alacak.
Cenevre Gönüllü Kuruluşlar Konseyi (ICVA) yönetim kurulu üyeliğini de gerçekleştirmiş olan Baca, konferansta Covid-19‘a karşı pandemi sürecinde sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin değerlendirileceğini söyledi.
Baca, Suriye, Yemenve Libya’da yıllardır gerçekleştirdikleri bir dizi insani yardım çalışmasını salgın sürecinde de devam ettirdiklerini söyledi.
Baca, tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip korona virüs (Kovid-19) sebebiyle yerlerinden edilmiş insanların herkesten daha çok tehdit altında olduğuna dikkati çekerek sığınmacı ya da göçmen kamplarında hayata tutunmaya çalışan on milyonlarca kişinin kırılgan kesimleri oluşturduğunu belirtti.
Uluslararası Mavi Hilal Vakfı (IBC) Başkan Vekili Muzaffer Baca şunları ifade etti:
“Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), tıbbi maskeler de dahil olmak üzere küresel salgını önleme kaynaklarında sıkıntısı olduğunu sık sık vurguluyor. Yeni tip korona virüse (Kovid-19) karşı devletlerin aldığı önlemler çerçevesinde salgına karşı koruyucu tüm ekipmanlara ihtiyaç duyan en az 126 ülke bulunuyor. İhtiyaç duyulan 70 milyonu aşkın maske, 3 milyon adet koruyucu elbise ve 28 milyon çift eldiven gönderilmesi için tüm kuruluşlar seferber oldu. Maskenin yanı sıra, salgına karşı koruyucu tüm ekipmanlarda küresel bir sıkıntı yaşandığı maalesef bir gerçek. Libya, Yemen, Suriye gibi çatışma bölgelerinin mağduru on milyonlarca insan var. Onların barındırıldığı, koruma altına alınmaya çalışıldığı kamplarda salgınla mücadele çerçevesinde gereken malzemelere erişimin giderilmesi için çabalıyoruz. Bu diğer insanların mücadelesinden çok daha çetin bir mücadele. Çok büyük güçlüklerle karşı karşıyayız."
IBC Başkan Vekili Baca, yurtlarından edilmiş çocuk, genç, yaşlı kadın, erkek onlarca milyon insanın sığınacak bir yer aradığı günümüzde koşulların her zamankinden son derece ağır ve zor olduğunu vurgulayarak "Savaşları, çatışmaları, gelir adaletsizliğini bitirmek, mültecileri yurtlarına refah içinde uğurlamak her insanın görevidir. Hem de en kutsal görevidir. Tüm insanlık, yurdundan olup başka ülkelere sığınmak zorunda kalanlara hoşgörülü davranmalıdır. Türkiye bu konuda örnek alınacak hassasiyetle hareket eden bir ülkedir. Dünyanın en yakıcı meselelerinden biri olan mülteci konusunda takdire şayan bir sınav verilmektedir. Saygı, dayanışma ve iyilik denilince öne çıkan bir Türkiye var." dedi.
Baca açıklamasını şöyle sürdürdü:
"UNHCR, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) çatışma, zulüm ve kamu düzenini ciddi biçimde bozan olaylar nedeniyle yerinden edilen milyonlarca mülteciye ve diğer insanlara birer yuva bulmak için sivil toplum kuruluşları ile el ele vererek yoğun çaba sarf ediyor.
BM, 20 Haziran 2020 Dünya Mülteciler Günün dolayısıyla hazırladığı raporda zorla yerinden edilme olaylarının artık dünyadaki insanların %1’inden fazlasını -her 97 kişiden birini- etkilediğine dikkati çekerek insanlığın karşı karşıya bulunduğu dramatik ve aynı zamanda da çok trajik tabloyu çarpıcı bir biçimde ortaya koymuştur. Her geçen gün evini terk eden insanlardan eve dönebilenlerin sayısı daha da azaldı.
Tarifsiz derecede zor bir durumla karşı karşıyayız. 2019 yılı sonu itibarıyla şimdiye dek görülmemiş bir sayı olan 79,5 milyon insanın yerlerinden edilmiş olduğu gerçeğiyle herkesin yüzleşmesi lazım. Daha önce toplamda bu kadar yüksek bir sayı görülmemişti. Birleşmiş Milletler’in vurguladığı gibi mültecilerin içinde bulunduğu zor durumun yakın zamanda son bulacağına dair ümitler de giderek azalmaktadır. 1990’lı yıllarda her yıl ortalama 1,5 milyon mülteci evlerine geri dönebiliyordu. Son 10 yılda ise bu sayı yılda yaklaşık 385 bine düşmüştür.
Bizler zor durumda hayata tutunmaya çalışan insanların, eve dönme şansı ya da bulundukları yerde bir gelecek inşa etme umudu olmak için çabalıyoruz. Herkese karşı, içinde bulundukları dram ortadan kaldırılıncaya dek temel ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik adanmış bir gayreti gösteriyoruz.
Uluslararası Mavi Hilal Vakfı olarak da 1999’dan bu yana Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya ve Afrika’da acil yardım, kapasite geliştirme, sağlık, eğitim ve sosyal uyum alanlarında projeler geliştirip uyguluyoruz.
Hali hazırda özellikle Suriye, Yemen ve Libya’da sağlıktan eğitime, barınmadan temel ihtiyaçlara erişime kadar birçok konuda yaşanan sıkıntıları gidermeye yönelik çalışmalar gerçekleştirmekteyiz.
Göçmenliğin, sığınmacılığın ve mülteciliğin bir sonuç olduğu unutulmamalıdır. İnsani yaşama koşullarının oluşturulması için herkesin üzerine düşen görevler bulunmaktadır. İnsan onuruna uygun yaşama hakkı her bireyin hakkıdır. İnsanlık, bu anlayışla çözümler üretmek ve çatışmaların yol açtığı trajedilerin sebeplerinin önüne geçmek için her zamankinden daha yoğun çaba sarf etmelidir.”